"Ya Rabbi TÜRKİYE'mizde adaleti ve merhameti hâkim kıl.
gökyüzünden rahmetini, yeryüzünden bereketini esirgeme..."


FUYUZAT-I RABBANİYE DUASI


YAKARAN GÖNÜLLER - ABDÜLKÂDIR GEYLÂNÎ (K.S.) FÜYÛZÂT-I RABBANIYE DUASI
El-Kulubud Daria Turkce

DEĞERLİ OKUYUCULAR BU DUALAR SEVGİLİ PİRİMİZ ABDULKADİR GEYLÂNİ HZ.NE MÜNHASIR DUALARDIR.BÖYLE ESRLERİ DE MEVCUTTUR DİYE BURAYA KOYDUK.BU DUALARI OKUMAK İÇİN BÜYÜKLERİMİZDEN İZİN ALMALIYIZ.
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla

“Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler Âlemlerin Rabbi Allah’adır. Rahman ve Rahîm O’dur. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): ‘Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız.’ Bizi doğru yola, nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.”

“Elif, Lâm, Mîm. İşte Kitap! Şüphe yoktur O’nda. Rehberdir müttakîlere! O müttakiler ki gayb âlemine inanırlar. Namazlarını tam dikkatle îfâ ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infakta bulunurlar. Hem Sana indirilen kitabı, hem de Senden önce indirilen kitapları tasdik ederler. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte bunlardır Rabbileri tarafından doğru yola ulaştırılanlar. Ve işte bunlardır felah bulanlar.”

“Hepinizin ilahı tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. Rahman ve Rahîm O’dur.”

“Allah o ilahtır ki, Kendisinden başka ilah yoktur. Hayy’dır, Kayyûm’dur. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde, ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez; O öyle ulu, öyle büyüktür. Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan; hak, bâtıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir, bilir. Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tağutlar olup onları aydınlıktan karanlıklara götürürler. İşte onlar Cehennemlik kimselerdir ve orada ebedî kalacaklardır.”

“Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahit bizzat Allah’tır. Bütün melekler, hak ve adaletten ayrılmayan ilim erbabı da bu gerçeğe, Azîz ve Hakîm (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi) Allah’tan başka ilah olmadığına şahittirler. Allah katında hak din İslâm’dır. O Ehl-i kitabın ihtilafları, kendilerine gerçeği bildiren ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki haset ve ihtiras yüzünden olmuştur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilsinler ki, Allah onların hesabını çabuk görür. Buna karşı Seninle münakaşaya kalkışanlara de ki: ‘Ben yüzümü, özümü Allah’a teslim ettim. Bana bağlı olanlar da O’na teslim oldular.’ O Ehl-i kitapla, kitap ehli olmayan ümmîlere (müşriklere) de ki: ‘Siz de teslim olup Müslüman olmaya var mısınız?’ Eğer hakka teslim olup İslâm’a girerlerse doğru yolu bulmuş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse, Sana düşen görev, sadece hakkı tebliğdir. Allah kullarını hakkıyla görür.”

“Rabbiniz o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra da arşa istiva buyurdu. O Allah ki geceyi, durmadan onu kovalayan gündüze bürür. Güneş, Ay ve bütün yıldızlar hep O’nun buyruğu ile hareket ederler. İyi bilesiniz ki yaratmak da, emretmek de O’na mahsustur. Evet, o Rabbülâlemîn olan Allah ne yücedir! Rabbinize için için yalvararak, başka nazarlardan uzak, gizlice dua edin. Gerçekten O, haddi aşanları hiç sevmez. Islah olmuş ülkeyi ifsat etmeyin. Hem endişe, hem de ümit ile O’na yalvarın. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.”

“De ki: Dua ederken ister ‘Allah’ ister ‘Rahman’ diye hitap edin. Hangisini deseniz en güzel isimler hep O’nundur! Namazında sesini pek yükseltme, ama iyice de kısma, ikisinin arası bir yol tut. ‘Her türlü hamd O Allah’a mahsustur ki, asla evlat edinmemiştir. Hâkimiyetinde hiçbir ortağı yoktur. Acze düşüp de bir desteğe muhtaç olmamıştır.’ de ve tekbir getirerek O’nun büyüklüğünü ilan et.”

Büyük Allah’tır. Her türlü hamd O’na mahsustur. Tesbih ve hamd ü senalarla anılmaya layık yegâne Zât da yine O’dur.

Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. “Yemin ederim o saf saf dizilenlere, sevk ü idare edip men edenlere, Kitap okuyanlara ki, sizin ilahınız bir tek İlahtır. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasında olan bütün varlıkların, hem de Güneş’in bütün doğuş yerlerinin Rabbidir. Biz dünyaya en yakın semayı yıldızlarla süsledik. Ve orayı her türlü şeytandan koruduk. Onlar Mele-i A’lâ’ya yükselip dinleyemezler, çünkü her taraftan bombardımana tutulurlar. Dinlemeye kalksalar kovulup atılırlar. Hem onlar için devamlı bir azap vardır. Şayet içlerinden birisi bir söz kırıntısı kapmayı başarırsa, derhal yakıcı ve delici bir ışın onu kovalar. Onlara bir sor bakalım: Kendileri mi yaratılışça daha güçlü kuvvetli, yoksa Bizim diğer yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları, yapışkan bir çamurdan yarattık.”

“Ey cin ve ins topluluğu! Yapabilirseniz haydi göklerin ve yerin sınırlarını geçin bakalım! Ama geçemezsiniz, ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve ilimle geçebilirsiniz. O hâlde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz? Üzerinize ateşler, duman alevleri gönderilir de artık kendinizi savunamazsınız. O hâlde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?”

Ey Rahman ve Rahîm Allahım! Güzel isimlerini şefaatçi yaparak Sana sığınıyor, Sana yalvarıyor, Senden yardım dileniyor ve Senin huzurunda tazarru ile yana yakıla içimi döküyorum.

Allahım! Senden başka ilah yoktur. Allah ismi Sana has bir ism-i zât ve alemdir. Küllî ve umumî rahmet sahibi Rahmân.. donanım, konum ve liyakate göre bol bol merhamet eden Rahîm.. her şey ve herkesin üzerinde tasarruf sahibi Melik.. Zâtında mukaddes ve münezzeh, fiillerinde mutahhir ve munazzif Kuddûs.. ayıplardan sâlim ve herkes için selâmet kaynağı Selâm.. Kendi rubûbiyetinin şahidi ve herkese güven vaadeden Mü’min.. herkesi ve her şeyi her an görüp gözeten Müheymin.. eşi, benzeri olmayan yegâne gâlip ve Azîz.. elin ulaşmadığı, gücün yetmediği hâkim-i mutlak bir Cebbâr.. ululuk, Zâtının lazımı bir ulu Mütekebbir.. zâhir-bâtın her şeyi yaratan Hâlık.. örneği kendine ait, her şeyi kusursuz var ve inşâ eden Bâri’.. şekil ve sûret veren Musavvir.. her türlü günah ve hataları yarlığayan Ğaffâr.. her şeyi Kendi iradesine râm eden Kahhâr.. karşılıksız bol bol hibede bulunan Vehhâb.. her ihtiyaç sahibini ihtiyacına göre rızıklandıran Rezzâk.. hayır kapılarını açan ve gâileleri savan Fettâh.. olmuş-olacak, cüz’î-küllî her şeyi bilen Alîm.. can alan, ruhları sıkan ve erzâkı kısan Kâbıd(z).. genişletilecekleri genişleten, ruhlara inşirah veren, her şeyi bereketlendiren Bâsıt.. dünyada, ukbada istediğini alçaltan Hâfıd(z).. burada ve ötede dilediğini yükselten Râfi’.. dilediğini azîz kılan ve şereflendiren Muizz.. istediğini zelîl ve rüsvay hâle getiren Müzill.. gizli-açık her şeyi duyan ve itibara alan Semî’.. her şeyi Zâtına mahsus basarla gören Basîr.. dilediği gibi hüküm veren biricik hüküm sahibi Hakem.. her icraatında adl ü istikameti takip eden Adl.. en ince noktalara kadar ihtiyaçları gören, gözeten Latîf.. herkesten ve her şeyden haberdar Habîr.. suçluyu hemen cezalandırmayıp düşünme mühleti veren Halîm.. en büyük ve ulu, Azîm.. dilediği günahları bağışlayan Ğafûr.. şükredeni mukabelesiz bırakmayan ihsan sahibi Şekûr.. kadri yüce, şanı yüksek, müteâl Aliyy.. idrakin ihata edemeyeceği, ululardan ulu Kebîr.. arz u sema ve içindekileri koruyup muhafaza eden Hafîz.. gıda veren, bakıp koruyan Mukît.. her şeye yeten ve herkesin hesabını görecek olan Hasîb.. nefislerde ürperti ve haşyet hâsıl eden Celîl.. iyilik ve ihsanı bol keremkânî Kerîm.. zâhir-bâtın her şeyi görüp kontrol eden Rakîb.. dualara icabet eden ve isteklere mukabelede bulunan Mücîb.. ilm ü rahmetiyle her şeyi kuşatan ve her şeyiyle nâmütenâhî olan Vâsi’.. her şeyi yerli yerinde vaz’eden Hakîm.. bazı kullarını muhabbete mazhar kılan Vedûd.. zâtî şan ve şeref sahibi Mecîd.. ölümden sonra dirilten ve diriliş erleri gönderen Bâis.. her şeyi ra’ye’l-ayn bilen Şehîd.. varlığı kendinden ve değişmeyen bir zât olan Hakk.. güvenilip dayanılan ve Kendisine itimat edilen Vekîl.. dilediğini dilediği gibi icrâ eden kuvvet sahibi Kaviyy.. kudret-i kâhire sahibi Metîn.. dost ve yardımcı Veliyy.. herkesin hamd ü senasının biricik mercii Hamîd.. her işi ve davranışı sayıp dökecek olan Muhsî.. her şeyi ilk yaratan Mübdi’.. hayattan sonra ölümü, ölümden sonra da hayatı geri veren Muîd.. maddî-manevî hayat veren Muhyî.. verdiği hayatı alıp öldüren Mümît.. hayatı Kendinden, ebedî Hayy.. Kendi Kendine kâim, Kayyûm.. aczi söz konusu olmayan kâdir u kâhir Vâcid.. mutlak fazl ve şeref sahibi Mâcid.. nazîri, veziri, dengi, benzeri olmayan bir yektâ Vâhid.. ikincisi olmayan tek, Ehad.. herkesin muhtaç olduğu müstağnî Samed.. her şeye gücü yeten Kâdir.. mutlak iktidar sahibi Muktedir.. öne alan, öne çıkaran Mukaddim.. geriye bırakan Muahhir.. varlığının başlangıcı olmayan ezelî, Evvel.. varlığının sonu olmayan ebedî, Âhir.. âyât ve âsârıyla apaçık Zâhir.. Zât’ı, hakikatiyle ihata edilmeyen Bâtın.. kâinatları idare eden, her şeyi gözeten Vâlî.. her türlü noksanlıktan müberrâ bir ulu, Müteâl.. durumuna göre herkese iyilikte bulunan Berr.. tevbeye sevk eden ve tevbeleri kabul buyuran Tevvâb.. suçluları tecziye eden Müntakim.. sürekli in’am ve ihsanda bulunan Mün’im.. günahları silip süpüren, seyyiâtı hasenâta çeviren Afüvv.. fenalıklara karşı kullarına müşfik olan Raûf.. mülkün tek sahibi olan Mâlikü’l-mülk.. sonsuz celâlle ikram ve cemâli cem’ eden Zü’l-celâli ve’l-ikram.. terbiyenin bütün levâzımını câmi’ şekilde terbiye eden Rabb.. her hükmünde âdil olan Muksit.. zâtında her türlü kemâlâtı câmi’ ve herkesi toplayıp bir araya getiren Câmi’.. kimseye muhtaç olmayan Ğaniyy.. zenginlik bahşeden ve gönülleri zengin kılan Muğnî.. dilediği şeyleri veren Mu’tî.. istemediği şeyleri vermeyen Mâni’.. sebebiyet verenlere göre zararları yaratan D(z)ârr.. faydalı şeyler veren Nâfi’.. her şeyin biricik ışık kaynağı Nur.. hidayete erdiren ve gönülleri hidayete açan Hâdî.. eşi-benzeri olmayan şeyler yaratan Bedî’.. Kendisi için fenâ söz konusu olmayan Bâkî.. dilediğine dilediğini temlik eden gerçek sahip, Vâris.. doğru noktaya ulaştıran Reşîd.. yakışıksız şeylere hüsn-ü muamelede bulunan Sabûr sadece Sensin.

Benim Rabbim olan Allah birdir, tektir, eşi benzeri yoktur, herkesin muhtaç olduğu bir müstağnidir, ne eş, ne de çocuk edinmiştir. “Ne doğurmuş, ne doğurulmuş, ne de herhangi bir şey O’na denk olmuştur.” En güzel isimler, en yüce sıfatlar, yerde gökte ne varsa hepsi sadece O’na aittir. Azîz ü Hakîm O’dur. “Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.” “Gözler O’na erişemez. Onun ilmi ise bütün gözleri ihata eder. Gözlerin görmediği her şeye nüfûz eden, her şeyden haberdar olan Latîf ve Habîr O’dur.” “Evvel O’dur, Âhir O; Zâhir O’dur, Bâtın O! O her şeyi hakkıyla bilir.” “Biz Allah’a, bize indirilen Kur’ân’a, keza İbrahim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a ve onun torunlarına indirilene ve yine Mûsa’ya, Îsâ’ya, hülasa bütün peygamberlere (aleyhimüsselâm) Rabbileri tarafından verilen kitaplara iman ettik. Onlar arasında asla bir ayrım yapmayız. Biz yalnız O’na teslim olan Müslümanlarız.” “Ya Rabbenâ! İndirdiğin kitaba iman edip Elçinin yolunu tuttuk. Sen de bizi, birliğini ve nebîlerini tanıyan şahitlerle birlikte yaz.”

Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayrı-şerri, acısı-tatlısıyla kaderin Allah Teâlâ’dan olduğuna inandık. Rabbimiz, Sana, güzel isimlerine, ulvî sıfatlarına, ulûhiyetindeki kemâl ve rubûbiyetindeki azametinin muktezası bütün yüce vasıflarına da iman ettik. Sana inandık, gönderdiğin kitaplarına, peygamberlerine ve Server-i Enbiya olan Hazreti Muhammed’e (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm), O’nun getirdiklerine, Senin ve Resûlü’nün murad buyurduğunuz şekilde, Senin sevip hoşnut olacağın, ilm-i İlahînde ferman ettiğin surette inandık, ey gizli olanları ve daha gizlilerini bilen ve arz u semayı ayakta tutan Rabbimiz!

Haddini bilmez kullarını hemen cezalandırmayan Merhametliler Merhametlisi Allahım! Biz çok aciz ve çok kusurluyuz. Kalblerimizin kaymaması, ayaklarımızın sürçmemesi için Senin inayetine çok muhtacız. Söz, fiil ve amellerimizde her zaman Sana itaat içinde olmaya gayret ediyor; “Öyleyse artık şu gerçeği bilin ki Allah yüceler yücesidir. Gerçek hükümran O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. Pek değerli arşın Rabbidir.” “O, müşriklerin Kendisine isnat ettikleri nitelendirmelerden münezzehtir, muallâdır. Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun nasıl çocuğu olabilir ki, Kendisinin eşi yoktur. Gerçek şu ki: her şey O’nun mahlûkudur ve O her şeyi hakkıyla bilir.” âyetlerinde ifade buyurduğun gerçeklere de gönülden inanıyoruz.

Yüceler Yücesi Allahım! Bizi işte hep bu mülahazalarla dopdolu yaşat, bunlarla canımızı al ve yine bunlarla dirilt. Bizi bu mülahazaların hakikatine ulaştır. Ey Ezel ve Ebed Sultanı Allahım! Âlemlerin Rabbi yalnız Sensin. Evvel Sensin; Senden önce hiçbir şey yoktu. Âhir Sensin; fenâ ve ademden münezzehsin; nihayette bütün varlık fenâ bulacak ve yine bir tek Sen kalacaksın. Zâhir Sensin; Senden daha vâzıh, ayan-beyan bir hakikat yoktur. Her şeyin ötesinde, ötelerin de ötesinde kâinat ve hâdiselerin biricik mercii Bâtın da yine Sensin. Mahlûkatın üzerinde hüküm süren güç, Senin karşı konulamaz gücündür. Bütün yaratılmışlar zevale kaydıktan sonra varlığını devam ettirecek Bakî-i Hakikî de yalnız Sensin! Bütün nurların kaynağı Sen, sırlara âşina Sen, geceyi-gündüzü dilediği gibi düzenleyen Sen, Melik, Azîz, Kahhâr, Rahîm, Vedûd, Ğaffar, gayb âlemlerini bilen Allâmü’l-guyûb, kalbleri evirip çeviren Mukallibü’l-kulûb, kusurları örten Settâru’l-uyûb, günahları mahvedip kullarını bağışlayan Ğaffâru’z-zünûb yalnız Sensin.

Allahım! Din yolunu açıp şehrah eyleyen ve insanlığa Cennet’e giden yolları gösteren, kulun ve elçin, apaçık nurun, dosdoğru ve emîn Resûlün, İnsan-ı Kâmil Hazreti Muhammed’e (aleyhissalâtü vesselâm) salât ü selâm eyle. Kendisinden razı olup şefaat hakkı tanıdığın ve seçilmiş bir elçi olarak âlemlere gönderdiğin o Nebîler Serveri’ne şefaat hakkını ver ve O’nu vaad buyurduğun, başkalarına yardım elini uzatma makamlarının doruğu olan Makam-ı Mahmud’a ulaştır.Yüceler Yücesi Allahım! İbrahim peygambere ve ehline salât ü selâm ettiğin gibi, Efendimiz Hazreti Muhammed’e, âline ve ashâbına da bütün âlemlerdeki mahlûkatın ve kelimelerin adedince, arşının ağırlığınca ve hoşnutluğun miktarınca, çok çok salât ve selâm eyle. Şüphesiz hamdedilmeye layık Yüceler Yücesi yalnız Sensin.

Rahmeti, merhameti, şefkati sonsuz Allahım! İstediklerimizi, Senin birbirinden güzel isimlerin, ulvî sıfatların, tastamam kelimelerin, indirdiğin mukaddes kitapların ve özellikle Kur’ân-ı Mübîn’in, Senin kulun ve Resûlün, bizim efendimiz olan Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa hürmetine istiyoruz. Ey farklı zaman dilimlerinde kullarının gönüllerini mukaddes kitaplarıyla nurlandıran! Ey hesabı pek çabuk olan! Ey bendeleri dergâhına yönelince onların dualarına icabet buyuran! Ey dünyada ve ukbada kullarına merhametle muamelede bulunan! Ey onlara şah damarlarından daha yakın olan ve dileklerine icabet eden! Ey yarattıklarına sevgisi ve şefkati hudutsuz olan! Ey ihsanlarını bol bol yağdıran celâl ve ikram sahibi, Hayy u Kayyûm, Yüceler Yücesi Rab! “Bize de hem dünyada iyilik ve güzellik ver, hem de âhirette iyilik ve güzellik ver ve bizi Cehennem azabından muhafaza buyur.”

Allahım! Engin rahmet hazinelerine müracaat ediyor, hidayetimizi, takvamızı, iffetimizi ve gönül tokluğumuzu ziyadeleştirmeni diliyoruz. Bela cenderelerine maruz kalmaktan, şekâvet vadilerine yuvarlanıp bedbaht olmaktan, hakkımızda takdir buyuracağın acı kazadan ve düşmanlık besleyen insafsızların şamata ve eğlence malzemesi olmaktan yine Senin sonsuz şefkatine sığınıyoruz. Bilebildiğimiz yahut bilemediğimiz ne kadar iyilik ve güzellik varsa, şimdi ve sonra o güzelliklerin hepsiyle bizleri sevindir. Bütün hamd ü senalar Sanadır ya Rab. Kendisinden yardım dilenilecek ve tevekkül edip inayetine sığınılacak da yalnız Sensin. Sonsuz güç ve kudret de sadece Sana aittir. Senin kulun ve nebîn, bizim Efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hayır ve iyilik adına Senden ne dilemişse biz de onların hepsini diliyor ve O masumlar masumunun sığındığı bütün şerlerden de Senin yüce dergâhına iltica ediyoruz.

“Allahım! Benim Rabbim Sensin. Senden başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. Beni Sen yarattın; şüphesiz ben Senin kulunum ve gücüm yettiğince Sana verdiğim sözlerimde durmaya ahdettim. Bilerek ya da bilmeyerek içine düştüğüm kötülüklerden dolayı Senin affına sığınıyorum. İhsanlarının sınırsızlığına rağmen Sana karşı içine düştüğüm isyanlardan dolayı bin pişmanım. Bağışlamak şanından olan Yüce Rabbim, bu aciz bendeni de bağışlayacağını ümit ediyorum. Çünkü günahları Senden başka bağışlayacak hiç kimse yoktur. (4 defa)”

Rahmeti sonsuz Rabbimiz! Senden, gönüllerimizin derinliklerine her zaman orada kalacak bir havf hissi yerleştirmeni istiyoruz, istiyoruz ki, o havf hissi Senin sevip hoşlanmadığın şeylerden bizi sakındırsın. Habîb-i Ekrem’in gibi biz de Senin cemâl-i bâ-kemâlini müşahedeye ve Sana vuslata şevk diliyoruz. Bizi, Cennet’e götüren yol saydığın ilim yolundan ve ibadetlerin en faziletlilerinden biri olarak tavsif buyurduğun tefekkür ibadetinden uzak düşürme. Nezdindeki sırlar ve zararları defeden ismin hürmetine, ezkaza içine düştüğümüz günah ve ayıpları tekrarlamaktan bizi muhafaza buyur. İlim öğrenme sevdasıyla yanıp tutuşan, öğrendiklerini hayatına tatbik etmek için didinip duran ve bu çizgide sâbit-kadem olan bahtiyarlardan eyle. Resûlün Hazreti Muhammed’in (aleyhisselâm) lisanıyla beşeriyetin gönlüne akıttığın, yine bir zaman onlarla dostun İbrahim peygamberi imtihan ettiğin, O’nun da tastamam yerine getirdiği ve bunun üzerine “Seni insanlara önder yapacağım.” diye buyurduğunda, İbrahim’in (aleyhisselâm), “Neslimden de imamlar çıkar.” dediği ve Senin, “Zalimler ahdime (nübüvvete) nâil olamazlar.” ferman ettiğin kudsî kelimelerle gönüllerimizi zinetlendir.

Ya Rab! Bizleri o zürriyet içindeki hayırlı nesillerden eyle. Yollarımızı takva dairesinde hareket edenlere mihmandarlık yapan kutluların yollarıyla kesiştir. Allah’ın adıyla, O’ndan medet dilenerek, O’na sığınarak ve “Müminler Allah’a dayanıp güvensinler.” emrine ittiba ederek (ben de ikrar ederim ki), gerçek güç ve kuvvetin yegâne sahibi Allah’a güvendim. O’na inandım. Hakkımdaki hükümlerine razı oldum. O’na dayandım ve Yunus peygamber gibi şöyle nidâ ediyorum: “Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah. Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, yücesin. Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!”

Ey Yüceler Yücesi Aliyy, ey Azîm, ey Halîm, ey Alîm, ey Semî’, ey Basîr, ey Müeyyid, ey Kadîr, ey Hayy, ey Kayyûm, ey Rahman, ey Rahîm, ey “Hû (3 defa)”, ey Hû, ey Evvel, ey Âhir, ey Zâhir, ey Bâtın.. Ey azamet ve kerem sahibi! Ey nâm-ı celîli çok, çok yüce olan Rabbim! Affını ve inayetini umarak dergâhına sığındım; bahtına düştüm, n’olur, dualarımı kabul buyur!Allahım! Nurunla bizi dosdoğru yola hidayet eyle ve huzurunda hep sadâkatle kullukta bulunma payesini bize de lutfet! Lutfet ki Allahım, dillerimiz sürekli Senin zikrinle meşgul, bedenimiz bütün uzuvlarıyla Senin emrine itaat içinde olsun. Kalblerimiz yalnız Senin marifetinle dolsun. Ruhlarımızı müşâheden ile kanatlandır; latîfelerimizi yakınlığınla taçlandır. Sen her şeye kâdirsin. Senden, dünyanın gelip geçici cazibedar güzelliklerine karşı zühdümüzü ve nezdindeki derecelerimizi artırmanı diliyoruz.

Ey kalblerin ancak yakınlığıyla sükûn ve itmi’nana erdiği.. hayatın sadece lütf u ihsanlarıyla başladığı ve devam ettiği.. ünsüyle ve dergâhının kapısını hep açık tutmakla, salih ve mukarreb kullarının gönüllerine ferahlık salan.. ölümü ve hayatı yaratan.. dilediklerini saîd kılıp yakınlaştıran, müstehakları da şakî eyleyip uzaklaştıran.. kalb gözünü kendi iradeleriyle görmez hâle getirenleri dalâlet çukurlarına atan.. temiz gönülleri sırat-ı müstakîme ulaştıran.. fakirliğe maruz bırakan ya da zenginlikle serfiraz kılan.. kullarını imtihan eden.. dilerse affeden.. her şeyi takdir buyuran ve irade ettiklerini kazasıyla varlık sahasına çıkaran Yüceler Yücesi Allahımız! Biz katiyen inanıyoruz ki, olup biten her şey Senin ezelde takdir buyurduğun büyük planın birer parçası olarak meydana gelmektedir.

Rabbim! Senin kapından başka hangi kapıya yönelebilir, Senden başka kime teveccühte bulunabilirim? Ululuk ve azamet tahtının yegâne sultanı Sensin; güç ve kuvvet de yalnız Sana aittir. Yüce Rabbim! Maksûd-u Hakikî Sen iken, başka kimi maksat ittihaz edebilirim ben? Biricik ma’bûd Sen iken, başka kime ubûdiyette bulunabilir kapının kulu bu benden? Bütün hazineler Senin tasarrufun altındayken benim ihtiyaçlarımı Senden başka kim karşılayabilir?

Ey kullarının Kendisine tevekkül ettiği.. korku hissine kapılanların dergâhına sığındığı.. darda kalmışların ümitlerini ihsanlarına bağladığı.. ızdırar içerisinde kıvranan bîçarelerin güç ve kuvvetinin sonsuzluğuna, rahmetinin enginliğine sığındığı.. ellerin fazl u keremine açıldığı ve dileği olanların kapısına yöneldiği Ulu Mevlâm! Hiçbir surette ve hiçbir sebeple Sana karşı şekvada bulunma hakkım yoktur; ben de salih kulların gibi rahmetini ümit ediyor ve inayetini diliyorum; beni tevekkül gibi yüce bir hasletin özüne ulaşmış bahtiyarlardan eyle! Ey kullarına en yakın olan, onları işiten ve isteklerine icabet eden Rab! Bu çaresi tükenmiş kulunun dileklerine de cevap ver; onun endişe ve korkularını da gider ve umduklarında onu haybet ve hüsrana uğratma!

Yüce Allahım! Bizler yürüyeceğimiz yolu tam olarak bulamamış bir kısım şaşkınlarız; yolların en müstakîmine Sen bizi hidayet et! Fakirliğimize, zayıflığımıza ve aczimize derman ol; günahlarımızı yarlığa, ey Nur, ey Hâdî, ey Ğaniyy, ey Kaviyy, ey Ğafûr u Rahîm!

Allahım! Nezdinden göndereceğin bir ruhla bizi te’yîd ve takviye buyur. Yüce katından insanî enginliklere akan bir rahmet yağmuru olan ilm-i ledünden bize de ta’lim et. Razı ve hoşnut olduğun yüce dinimiz üzerine ayaklarımızı sabitle ve bizi, haklarında ebedî saadet takdir ettiğin, hoşnutluğunla sevindireceğin, cemâlinle gözlerini aydınlığa kavuşturacağın saîd ve bahtiyar kullarından eyle!

Allahım! Şu muvakkat dünya hayatında sadece Sana kullukta bulunmak ve ma’siyetlerden hep kaçmak istiyorum. Bu dileklerimi gerçekleştirmeyi benim için kolay hâle getir; neticede de beni Cennet’ine al, cemâlini müşahede ile mesrûr et ve ikâbına, gazabına uğramaktan sıyanet buyur!

Allahım! Ömrümüzü hep tâat eksenli sürdürme, ölmeden evvel de tevbe kurnalarında küçük-büyük bütün günahlarımızdan arınıp öylece huzuruna gelme hususunda bizden yardımını esirgeme! (Sen zaten esirgemezsin ki!) Sorgu esnasında da yalpalamaktan ve kaybetmekten koru ve bizi kitabını sağından alanlardan eyle. Mahşer gününün korku ve endişelerinden emin kıl. Sırat-ı müstakîminden ayırma. Rahmetinle, kereminle bizi naîm cennetlerine al.. affınla, hilminle muamelede bulun; bulun ki dokunamasın bize o azab-ı elîm, ey Berr u Rahîm ve ey Halîm ü Kerîm!

Ya Ekramelekramîn! Bizim bir faydayı celbedecek ya da bir zararı defedecek güç ve kuvvetimiz yoktur. Bizler hiçbir şeye sahip olmayan bir kısım fakirler, hiçbir şeye güç yetiremeyen bir kısım zayıflarız. Hayır bütünüyle Senin elindedir ve her iş encâmı itibarıyla Sana avdet edecektir.

Allahım! Bizi emir buyurduğun hususları gerçekleştirmeye muvaffak kıl. Mükellef tuttuğun vazifelerimizi yerine getirebilmemiz için yardımcı ol. Fazl u rahmetinle, gönüllerimizi Senden başka her şeyden müstağnî tut. İnâyât ü kereminle kırık ve döküklerimizi tamir buyur ve bize yüce nezdinden mâ fâtımızı (fevt ettiğimiz güzellikleri) telâfi imkânları sun!

Allahım, merhameti sonsuz Allahım! Bizim idrak ufkumuzun kuşatamadığı ya da istemeyi bile bilemediğimiz, hayır olarak kullarından herhangi birisine vaad ettiğin ya da ihsan buyurduğun ne kadar güzellik varsa onların hepsini rahmetinden biz de diliyoruz.

Allahım! Güçsüzlüğümü, zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi Sana şikâyet ediyorum. Sen Erhamürrâhimînsin; bütün çaresizlerin Rabbi de, bu çaresiz kulunun Rabbi de Sensin. Beni kime bırakıyorsun? Kötü sözlü, kötü yüzlü uzak kimselere mi, yoksa işime müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, çektiğim mihnetlere, belalara hiç aldırmam. Ancak afiyetin arzu edilecek şekilde daha ferah-feza, daha geniştir. İlahî! Gazabına giriftar, yahut hoşnutsuzluğuna dûçâr olmaktan, Senin o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve âhiret işlerinin medâr-ı salâhı Nur-u Vechine sığınırım. İlahî! Sen razı olana kadar Senin affını muntazırım. İlahî! Bütün havl ve kuvvet sadece Senin elindedir. Sana hamd ü senalar olsun.

Ey emellerimi lütf u keremine ve ihsanlarının güzelliğine bağladığım, gizli-açık her hâlimi gören ve âkıbetimin nasıl olacağını bilen Yüce Rabbim! İnişli-çıkışlı hallerimi ve dilimin ihtiyaçlarıma tercüman olamayışını da yine Sana şikâyet ediyorum. Yegâne Mâlikim Sen, yaptığım her işi neticeye erdirecek olan Rabbim de Sensin. Hiçbir hâlim Sana gizli kalmaz. Ne kadar gamım, kederim varsa hepsini görür, işitir ve bilirsin.

Rabbim! Giriftar olduğum musibetler büyüdü de büyüdü.. tasalarımın hadd ü hesabı yok.. gençliğim çoktan elden gitti.. duygu ve düşüncelerim duruluğunu kaybetti.. kederler topyekün üzerime çullandı. Bir mükâfata mı mazhar olacağım yoksa bir mücazaata mı maruz kalacağım, onu da kestiremiyorum, ey dönüşümün Kendisine olacağı, içimden geçenleri de, dışıma aksedenleri de, arzularımı da, âkıbetimin nasıl olacağını da bilen Rabbim!

Allahım! aciz ve zayıf düştüm.. çaresiz kaldım.. fikrim herc ü merce uğradı.. durumum iyice zora girdi.. hâlim kötüleştikçe kötüleşti.. hayalleriyle yaşadığım güzelliklerin gerçekleşme ihtimali iyice düştü.. hasretim büyüdükçe büyüdü.. âh u enînlerim semalara ulaştı.. sırlarım âşikâr oldu.. gözyaşlarım sel olup aktı...

Allahım! Sen benim tek sığınağımsın. Huzuruna gelebilmek için en büyük vesilem de yine Sensin, Senin rahmetindir; açığımı ve gizlimi bilen sadece Sen olduğun için acılarımı, ızdıraplarımı Sana arz ediyor, başımda dönüp duran felaketleri def ü ref’ etmeni diliyorum.

Ulu Allahım! Senin kapın bir ihtiyacı ve bir talebi olanlara her zaman açıktır ve Senin ihsanların muhtaç olanlara mutlaka ulaşır. Arz-ı hal edilebilecek ve bir talepte bulunulabilecek en nihaî mercî de Sensin.

Ey duyan, gören, olup biten her şeyi manzar-ı âlâdan temâşâ eden, arzın ve semanın, esmâ-i hüsnanın sahibi, isimleri kâinatın devam ve bekâsının vesilesi Yüce Rabbim! Senden, yaş akıttığım gözlerime, bitkin ve bîtap düşen bedenime, dermansız hâlime, sönüp gitmeye yüz tutmuş gençliğime merhamet etmeni diliyorum.

Ya Rab! Başvuracağı çareler tükenmiş bu kulunun önündeki yollar daraldıkça daraldı.. bütün kapılar yüzüne kapandı.. doğruların yürüdüğü doğru yola girmesi de iyice zorlaştı.. üzüntüsü, tasası arttıkça arttı.. ömrü tükenmeye yüz tuttu da, hâlâ huzura, esenliğe ve gönül duruluğuna giden kapılardan hiçbiri kendisine açılmadı.. günler geldi geçti de nefis ne gafletten sıyrıldı ne de pespaye işlerden elini eteğini çekti. Ey Kendisine el açıldığında cevap veren, dilediği hususu anında gerçekleştirmeye muktedir olan, azamet, kerem ve lütuf sahibi Rabbim! Benim içine düştüğüm musibetleri de ancak Sen bertaraf edebilirsin. Recâ hislerimi tamamıyla Senin inayetine, rahmetine, şefkatine bağladım; ne olur, bu aciz kulunu haybet ve inkisara uğratma!

Ey benim Yüce Rabbim! Ne olur, dualarımla Senin arana perde koyma, dileklerimi geri çevirme ve beni hicranımla, bir hiç hükmünde olan havl ve kuvvet(sizliğ)imle baş başa bırakma! Acziyetime, ihtiyacıma merhamet et! Sadrım daraldı, fikrim teşvişe uğradı; ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırmış bir hâlim var. Gizlimi de açığımı da bilen Sen, faydayı celb, zararı defedecek Sen, yüce nezdinden sürpriz bir fereç ve mahreç gönderecek Sen, bütün zorlukları kolay hâle getirecek de yine Sensin! Rabbim! Rahatsızlığı arttıkça artan, şifa bulması zorlaştıkça zorlaşan, dertleri çoğaldıkça çoğalan, bununla beraber devaları iyice azalan, başındaki musibetler bütün bütün kabaran ve onlardan kurtuluş çareleri hiç denilecek kadar zayıflayan bu bîçareye merhamet et ve ona inayet elini uzat! Ey teveccühleriyle mahzun kullarının kalblerini imar buyuran, cömertliği ve nimetleriyle bütün mevcûdatı iltifatlara boğan Merhametliler Merhametlisi! Çaresiz kalanların melcei, ümidi, yardım edeni ve şifa vereni yalnız Sensin. Ben de Senin kulunum; ben de Senin nezdindekilere muhtacım. Fakirim; sehavetinden akıp akıp gelecek lütuflarını gözlüyorum. Günahkârım; günahlarımı silip süpürdüğün, beni de affınla sarıp sarmaladığın müjdesini bekliyorum. Çok korkuyorum; müsamaha ve emn ü eman diliyorum. İsyankârım; ettiğim tevbelerin, kötülük ve isyan kokan hatalarımı silip süpüreceği ümidini taşıyorum. Kapında fakir ve aciz bir dilenciyim; ihsanlarının gelip beni de sürura gark edeceği recâsıyla yaşıyorum. Sayısız kayıtların mahpusu oldum; kulluğuma mâni olan o bağların süratle çözüleceği ve müşahede ufkuyla sevindirileceğim ümidini besliyorum. Aç ve çulsuz bir vaziyette, dergâhının önünde, kurb (yakınlık) kevserlerine kanacağım, iman libasıyla donatılacağım intizarı içindeyim. Susuzluktan dilim damağım kurudu, ciğerlerim kavruldu; elemli ateşlerimin ferahlatan bir serinliğe inkılâb edeceği, muhabbet oluklarından kana kana içeceğim, kurb kâselerinden yudumlayacağım, sıkıntılarımın, elemlerimin, rahatsızlıklarımın ve hüzünlerimin bir bir dağılıp gideceği, gidip sürpriz sevinçlere dönüşeceği, bütün hastalıklarımdan şifa bulacağım anları gözlüyorum. İniltiler içinde huzuruna gelmiş garip bir yolcuyum. Vatanından, tanıdıklarından cüdâ düşmüş bir zavallıyım; dilerim ki bu gurbet, bu şekâvet ve bu talî’sizlik daha fazla sürüp gitmesin, gitmesin ve bir an evvel gurbetim sıla olsun.. ruhum ve bedenim, ağaçların altında ılgıt ılgıt esen meltem rüzgârlarının serinliğiyle huzura doysun.. gönlüm lütf u ihsanla dolsun.. kalbim rahmet ve rıdvan esintileriyle ferahlık bulsun. Ya Azîm ü ya Mennân, ya Kerîm ü ya Rahman, ya Sâhibe’l-cûdi ve’l-ihsan ve’r-rahmeti ve’l-ğufran, ya Allah, ya Rab, ya Allah, ya Rab, ya Allah, ya Rab! Kevn ü mekânın artık dar geldiği, varlığın bütünüyle kendisinden uzak durup bir türlü ünsiyete yanaşmadığı, gece-gündüz şaşkın şaşkın, hafakanlar içinde sağda-solda dönüp dolaşan, sılada bile gurbet yaşayan, hiçbir yere sığmayan, zaman geçse de dertleri, tasaları azalmayan, bir kısım vahşiler gibi mahlûkatla bir türlü ünsiyet kuramayan bu zavallı kuluna merhamet buyur!

Rabbim, Yüce Rabbim! Senden başka bir rab var mı ki, ona yalvarayım! Başka bir ilah mı var ki, ümitlerimi onun vereceklerine bağlayayım! Senden gayrı bir kerem sahibi mi var ki, ondan atâ ve ihsan talebinde bulunayım! Cömertliğiyle maruf başka birisi mi var ki, onun fazlına bel bağlayayım! Senden gayrı bir hâkim-i mutlak, el açılan, ihtiyaç arz edilen bir başkası mı var ki, şikâyetlerimi ona ileteyim ya da işlerimi ona havale edeyim? Hayır ya Rabbi, hayır, Senden başka kerem ve cömertlik sahibi yoktur. Ey gazabından rahmetine sığındığımız, kullarını koruyup kollayan fakat Kendisi asla bir himayeye ihtiyaç duymayan Rabbim! Senden başka keremi ve ihsanı bol kerîm bir rab mı var ki, gidip ona el açayım.


Allahım! Dost bildiklerim bana hep cefa ettiler. Tabip zannettiklerim canımdan usandırdılar. Yakın-uzak herkes küçümseyip alaya aldılar; dertlerim de büyüdükçe büyüdü. Vedûd ü Karîb, Raûf u Mücîb bir tek Sensin; ne olur, merhametini esirgeme –ki zaten esirgemezsin- ve gidecek başka kapısı olmayan bu kulunun yalvarışlarına icabet buyur!

Rahmeti, şefkati, re’feti ve merhameti, zayıfların ve güçsüzlerin sığınağı olan Yüceler Yücesi Rab! Her şeyi bilen ve dilediği her şeyi gerçekleştirmeye muktedir olan yalnız Sen iken, kime gidip hâlimi arz edebilirim ben? Her hâlimi görüp bilen, dost ve yardımcı Sen olduğun hâlde, başka kimden yardım dilenebilirim? Kerem Senin şanın iken başka hangi kapıya iltica edebilirim? Benim yaralarımı Senden başka kim tedavi edebilir, kırıklarımı kim sarabilir; dağlar cesametindeki günahlarımı kim affedebilir?

Ey bütün sırlara nigehbân ve sadırlarda saklanan her şeye muttali olan, gücü, kuvveti elinde bulunduran ve varlığa hükmeden, her şeyin evveli ve her şeyin âhiri olan Rabbim! Senden, beni sorgusuz, sualsiz, meccanen affetmeni dileniyorum.

Ey her şeyin dizginlerini elinde tutan.. hiçbir şey Kendisine zarar ve fayda veremeyen, galebe edemeyen.. hiçbir şey ilminden ve nazarından kaçamayan, Kendisine ağır gelmeyen.. hiçbir yardıma ihtiyacı olmayan.. hiçbir şey Kendisini meşgul edemeyen.. aciz bırakamayan.. Kendisine benzemediği.. her şeyin yegâne mâliki olan ve anahtarlarını elinde bulunduran Yüce Rabbim! Lütfen ve keremen, üzerimde dönüp dolaşan bütün zararları ve bütün belaları uzaklaştır. İşlerimi kolaylaştır ve bereketlendir. Beni altından kalkamayacağım şekilde muhasebe ve muâhazeye tâbî tutma. Mevhibelerini sağanak sağanak başımdan aşağıya yağdır. Her şeyin hayırlısını nasip et ve bütün muzır ve şerîr şeylerden beni sıyanet buyur!

Ey her şeyin evveli, âhiri, zâhiri, bâtını.. her şeye hükmeden.. her şeyi sayıp ortaya döken.. başta yaratan, ölümden sonra tekrar hayat veren.. bilen.. kuşatan.. müşahede eden.. kim ne işlerse hepsini kaydeden.. küçük-büyük yapılan her şeyi gören, haberdar olan.. Kayyûm ismiyle varlığı ayakta tutan.. görünür âlemin verasında, verâların da verasında tasarruf sahibi yegâne zât olan Yüce Rabbim! Sen her şeye kâdirsin, ne olur, benden bilerek ya da bilmeyerek sâdır olmuş ne kadar hata, günah ve isyan varsa hepsini mağfiret buyur!

Ya Ekramelekramîn ve ya Erhamerrahimîn! Zerrelerden seyyarelere kadar bütün varlık, Senin mehâbet ve mehâfetin karşısında hep iki büklümdür. Sen ise bütün korkulardan münezzeh ve müberrâsın. Senden bir daha sorgu-suale maruz kalmayacağım şekilde beni affetmeni istirham ediyorum, ey kat kat perdeler ötesinden, verâların verâsından bütün varlığı evirip çeviren Allahım! Ey inanan kulların recâ kaynağı! Ümit ettiğim hususlarda beni hayal kırıklığına uğratma. Ey rahmet dileyenlere merhamet tecellîlerinde bulunan, bana da rahmetinle muamele eyle. Ey inanmış gönülleri inayetiyle koruyup kollayan, yardımınla beni de te’yîd buyur. Ey tevbe edip yeni bir teveccühle dergâhına yönelenleri muhabbet tecellileriyle karşılayan Rab! Kainatın Medar-ı İftiharı, Senin habîbin Muhammedü’l-Emîn hürmetine, benim ve bütün Müslümanların tevbelerimizi Bârigâh-ı İzzetinde kabul eyle. Âmîn, Âmîn ya Rabbelâlemîn!

Ya Rab! Senin Kitab-ı Mübîn’indeki, “Muhakkak ki Allah ve melekleri şanı büyük O Nebî’ye Peygambere hep salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.” emrine ittibaen, O İnsanlığın Efendisi’ni, tertemiz ehl-i beytini, kerem ve iyiliğe kilitlenmiş ashâbını salât ü selâmlarla anıyor, el açışlarımızın, yakarışlarımızın en güzel ve en hayırlı şekilde cevap bulacağını ümit ediyoruz! “İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin onların bütün bâtıl iddialarından münezzehtir, yücedir. Selam bütün peygamberleredir. Bütün hamdler Âlemlerin Rabbi Allah’adır.”